23 Ocak 2010 Cumartesi

İSTANBUL TÜRK İSLAM ESERLERİ MÜZESİ ve BARINMA-GÖÇEBE YAŞAM HAKKINDA GENEL BİLGİ



TÜRK İSLAM ESERLERİ MÜZESİ
Türk ve İslâm Eserleri Müzesi, Türk ve İslâm sanatı eserlerini topluca kapsayan ilk Türk müzesidir. 19. Yüzyılın sonunda başlayan kuruluş çalışmaları, 1913 yılında tamamlanmış ve müze, Mimar Sinan'ın en önemli yapılarından bir olan Süleymaniye Camii külliyesi içinde yer alır.

İbrahim Paşa Sarayı, Sultan sarayları dışında günümüze kadar gelebilen tek özel saraydır. Kemerler üzerine yükseltilmiş yapı 3 taraftan ortadaki terası çevreler. Terastan müzenin ilk bölümüne merdivenlerle ulaşılır. Odalar ve salonlarda İslam dünyasının değişik ülkelerinde meydana getirilmiş nadir sanat eserleri sergilenmektedir. Taş ve pişmiş toprak, metal ve seramik objeler, ahşap işlemeler, cam eşyalar, el yazma kitaplar devirlerinin en kıymetli örnekleridir. Halı bölümünün alt katı son birkaç asrın Türk günlük yaşamı ve eserlerinin sergilendiği Etnoğrafik bölümdür.

Türk İslam Eserleri Müzesi’nin Türk halkının yaşamını ve kültürünü yansıtan otantik ürünlerden oluşan dermesi, Ahşap Eserler Bölümü, Keramik ve Cam Bölümü, Maden Sanatı Bölümü, Etnografya Bölümü, Taş Sanatı Bölümü, Halı Bölümü ile El Yazmaları ve Hat Sanatı Bölümü olmak üzere yedi bölümden meydana gelmektedir. Türk-İslam Eserleri Müzesi; yerli ve yabancı turistlerin, araştırmacıların, öğrencilerin ve sanatseverlerin yoğun ilgi gösterdiği İstanbul müzelerinden biri olmasının ötesinde, bir kültürün çok yönle verilen dününü, yarınlara taşıyan bir kültür hazinesidir.

Bu köklü medeniyetin gelişiminde başrol oynayan Türk milletinin kültürel birikimlerinde ve sosyal yaşamlarında, İslam’la tanışmaları ile birlikte yaşanan değişimin seyrini ve boyutunu sergileyen Türk İslam Eserleri Müzesi; bir milletin öz kültürünü büyük bir medeniyetle nasıl ustaca harmanladığını gösteren kültür mekânlarımızdandır. Etnografik yönden güçlü olan mekan, Türklerin günlük yaşamlarında kullandığı; taş, seramik, ahşap ve madeni eşyalardan; göçebe kültürün asli öğesi olan kara çadır ve topak eve (yurt) kadar uzanan birçok sanatsal öğeyi ziyaretçileriyle buluşturmaktadır.

Etnografya Bölümü’nde, uzun çalışmalar neticesinde bir araya getirilen etnografik ürünler sergilenmektedir. Bu bölümde sergilenen eserler arasında; göçebe toplumun günlük yaşamında kullandığı araç ve gereçler, kostümler, kilim tezgâhları, halı dokuma sanatı hakkında bilgi veren materyaller bulunur.

MÜZEDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER
Öğretmen çocukları müzeye götürmeden önce onlarla müze hakkında konuşur. Müze sırasında neye dikkat edecekleri konusunda ve arkadaşları ile ilişkilerinde nelere dikkat edeceklerini anlatır. Çocuklarla tarihsel geçmişimizi paylaşmak keyifli bir zaman dilimi oluşturmak, öğretmen açısından ve çocuk açısından büyük önem taşır.

Etnoğrafya bölümünde topakev galerisi gezdirilir. Müzeyi gezerken buradaki eserlere dikkatlice bakmaları gerektiği anlatılır. Müzeye gitmeden önce çocuğa müze hakkında küçük bilgiler verilir ve geziye hazırlanır. Seçilen nesnenin önünde daha çok durulmalı ve yapıtı anlamanın sürecinde yardımcı olunmalıdır. Çocuklar müzeye girdiği andan itibaren öğretmenin istediği gibi sıraya konulur sessiz bir şeklide yürümeleri istenir.

BARINMA VE GÖÇEBE YAŞAM
Topak Ev
Topak evin çatı tekerleğiyle ev oluşturulur. Çatı ve çadırı yaş ve kuru çıtalardan yapılır. Çatısı silindir şeklindedir. Topak evde yaşayanlar göçebe hayat yaşarlardı. Kendi evlerini kendileri oluştururlardı.Orda yaşanlar koyun ve keçi besler ve hayvanlardan elde ettikleri yünleri kendi yöntemleriyle boyarlardı. Yünleri boyamak için doğal boyalarla kırlarda toplanan kırmızı renk için kök boya, kahverengi-siyah elde etmek için meşe mazısı veya ceviz kabuğuyla boyanırdı. Yünler evin annesi tarafından boyatılıp, serilerek kurutulurdu. Yünleri ip haline getirmek için eğrilirdi. İplerle halılar yapılır ve geçimlerini sağlarlardı.
Türk Kültürünün temelini oluşturan göçebelik döneminde keçe, topak ev, oba, otağ ve bunun gibi örneklerden bildiğimiz yaşam mekânları, tekstil ve dokuma çeşitleri ile oluşturulmuştur. Bu dönem kültüründe geliştirilmiş olan halı, kilim, minder ve örtülerin kullanımı; yerleşik düzendeki mimari yapılarda da gelişerek devam etmiştir.



Hiç yorum yok: